İnsan kaynakları...
Not: Bu yazım, yazdıklarımı üzerine alınacak bazı kimseleri rencide edebilir, ne var ki bu, gerçekleri değiştirmez.
Çok rahatsız edici buluyorum ben bu ismi. İnsan kaynakları. Belki de birimin barındırdığı insanlardan dolayı öyle hissediyorumdur.
Neden rahatsız hissettiğime gelince,
-İK personelinin karşıma geçip, kendisince dünyanın en harika sorularını bana yönelttiği anda bana karşı takındığı bıyıkaltı, çokbilmiş gülümsemeleri olabilir,
-Bugüne kadar işe alım süreçlerinden başka bir şey yürütmemiş insanların performansımı, bilgi birikimimi ve tecrübelerimi aktarırken "ben dünyaları yarattım" edasıyla kayıtsız bir dinleyişe geçmeleri de olabilir,
-Ama kesinlikle, onlar gibi, benim gözümde üç kuruş değeri olmayan insanların, kariyerime iki dudağının arasından çıkacak kelimelerle etki etmesi en büyük nedendir.
Bir İK'cı nasıl olunur? Çok kolay, 2 3 aylık sertifika programlarına gidersiniz, ve işte oldunuz! Özel bir yetenek, inisiyatif veya çok çalışma gerektirmez. Hiç İK'cıların mesaiye kaldıklarını duydunuz mu? Hiç görmedim.
Aralarında tek tük çok kaliteli olan İK'cılar da mevcut, ancak maalesef Türkiye'de İK'nın durumu anlattığım durumda. Daha fazlası için...
Bugüne kadar şansım yaver gitti ve saçma sapan İK prosedürlerine kalmadan iyi işler yapma şansı buldum. Umarım bundan sonra da karşıma saçma sapan İK insanları çıkmaz, ya da en iyi ihtimalle, onlara pazarlık gücümün daha yüksek olacağı bir dönemde rastlarım.
En azından, sinirimi bozacak olası durumlarda hiç bir şey söylemeden çıkmaktansa, unutamayacağı 2 çift laf söylemiş olurum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder