5 Şubat 2010 Cuma

Formspring hesabımdan sorular-cevaplar

Bu ara üzerinde çok tartışılıyor, yerden yere vuranı da var, bağımlısı olanı da. Kendi adıma, ben sorulara cevap verirken çok eğlendim. Yakın zamanda işlerimi ayarlayabilir ve açmayı başarabilirsem yeni blogumda da etkin biçimde kullanmak istiyorum Formspring hesabımı...

Bazı sorular beni çok eğlendirdi ve zaman zaman üzerinde bir kez daha düşünmemi sağladı. Benim nasıl biri olduğum hakkımda da epey ipucu var aslında... Ben de Formspring'de kaybolup gitmesinler diye ciddi ve eğlenceli şeklinde ikiye ayırıp buraya not düşmek istedim...

Eğlenceli;

"adın ve soyadın çok havalı" diyen oldu mu hiç?
-Hayır, ilk kez duyuyorum.

ahkam kesmeyi, bildiğini göstermeyi sever misin?
-Eskiden severdim, şimdi çoğu zaman bilmiyormuş gibi davranıyorum. Daha eğlenceli.

2012 kehanetine inanıyor musun?
-Umudum var diyelim.

artist misin?
-Hem artist hem ukalayım.

karanlıktan korkar mısın?
-Küçükken de korkmazdım.

yeni nesil hastalıklardan sende var mı? (kırtasiye veya keçe sevgisi vb.
-Sanırım yok. Takıntılı olduğum hiç bir nesne yok. Ne kadar sıkıcı değil mi?

Maaşın ne kadar?
-Bunu söyleyemem. Maliye'den çok korkuyorum.

İleride sizin gibi birisi olacağım :P)))) ciddiyim, cevaplarınızı çok beğendim
-Başkası olma, kendin ol =)

hiç Hindistan’a gitmeyi istedin mi?
-Hayır, ama Japonya sırtlarında bir dağda, içi komple tatami döşeli ve verandalı bir ahşap evim olsun isterim. Sağanak yağmur yağdığında o verandaya kimonomla çıkıp bağdaş kurup doğanın sesini dinlemeyi ve shibumi hayatı yaşamayı düşünmüyor değilim.

hayatında bunu yapmamalıydım (pişman olduğun) dediğin herhangi birşey yaptın mı? Yaptıysan nedir?
-Genelde pişmanlıklarım "tüh, keşke yapsaymışım" şeklinde oluyor. Detay vermek istemiyorum ama!

amanın ne hoş kızların sana gizli hayranlıklarını açıkça bildirebilecekleri bir alan...
-Her zaman şeffaflıktan yanayım.

shibumi'nin yaptığı gibi ileri derece öldürme taktiklerini öğrenmek ister miydin? (kredi kartıyla mesela?)
-Bazılarını (özellikle kalemle yapılanları) biliyorum desem inanır mısın? Geliştirmek isterdim tabi.

hız mı? ivme mi?
-İvme, hız ivme'nin heyecanını vermiyor.

bir toplantıdasın. çok alımlı bir kadın içeri girdi ve sana "benimle akşam yemeği yer misiniz bu akşam?" dedi. Cevabın ne olurdu? (ama çok alımlı bak!:))
-Alımlı kadınlar benimle ilgilenmiyor. Dilim dolanır bir cevap veremezdim.

aşık olduğun kadın "ya motorun ya ben! seni paylaşmaktan bıktım!!" derse, cevabın ne olurdu?
-"Benzin almam gerekiyor, görüşürüz" derdim.

aşık olduğun kadın (ama bak adriana lima gibi birşey) "ya motorun ya ben! seni paylaşmaktan bıktım!!" derse, cevabın ne olurdu?
-Hayatta kimsenin beni kısıtlamasına izin veremem. Sanırım en değerli prensiplerimden biri haline geldi bu. Bu konuda çok netim. Adriana Lima'nın kendisi bile olsa.

Götünün bu kadar kalkık olması için özel bir çaba sarf ediyor musun?
-Doğuştan gelen bir yetenek.

motoruna sonsuz bir güç verildi ve istediğin yere çok kısa sürede gidebileceksin. şuan nerede olmak isterdin?
-Para da kazanabilecek miyim aynı anda? Büyük ihtimalle kum üzerinde, masmavi denize 30 adım mesafede, güneşli bir sahilde bir bungalow'un verandasında şort ve gömleğimle olmak isterdim.

Bekaret senin için önemli mi?
-Hiç bir önemi yok (hatta olmamasını tercih ediyorum).

Unutamadığın komik bir anın var mı? Varsa ne bizde gülelim.
-Bugün aklıma gelen bir tane; Bir seferinde trafikte tüp kamyonu devrilmişti ve yol durmuştu. Sebep de malum, insanların başına toplanıp izlemesi. Tam kazanın olduğu yere geldiğimde camı açıp "BUM!" diye bağırdım. 25 kişi falan korkudan havaya sıçramıştı. Sinirden yapmıştım ama çok da gülmüştüm sonrasında.

Hayatına anlam katan en önemli şey ne?
-Motosikletim. Her binişimde bir kez daha anlıyorum.

Motosiklet aşkın ilk ne zaman başladı? Nasıl keşfettin?
-Çocukluktan. Kadıköy'de büyüdüm, Bahariye Caddesi o zamanlar trafiğe açıktı. Motosikletli (supersport) abiler anneannemlerin evinin sokağından yukarıya, Bahariye Caddesi’ndeki bilardo salonuna gaz açarlardı. Seslerini duyduğum anda oyunu bırakır cama koşardım onları izlemek için. Dışarı çıktığımda da arkadaşlarımla bilardo salonu önündeki motosikletlere bakar “bu benim-şu senin” şeklinde motorları aramızda paylaşırdık. Ailem hiç bir zaman sıcak bakmadı ama kendi paramı kazanmaya başladığım günlerden bir sabah uyandım ve aniden kalkıp kursa kayıt oldum. Bu denli tutkulu olduğumu bilmezdim =)

Arkadaşların arasında sana verdikleri takma bir isim(lakap) var mı? Birden fazlada olabilir.
-"Solid" derler. Anlamı: sağlam, dayanıklı güvenilir, (kişi) saygın, ciddi, ağırbaşlı...
Patron, CEO, Yüce İnsan vs. bu tip şeyler de kullanırlar zaman zaman.

Senin yazılarını ve yorumlarına takip etmeye çalışıyorum.FF'ye üyede değilim.Ama senin gibi arkadaşım-dostum olmasını isterdim.Yeni dostluklara kapın açık mı?
-Dost kelimesini biraz hafife aldığımızı düşünüyorum. Dost, kişilerin hayatında derinlikli bir yere sahip insanlara denir. Fakat arkadaş elbette olabiliriz =)

anı yaşamak zamanla anısızlaşmak olur mu biryerde :S
-En güzel anılar o anlardan çıkar genellikle.

Kendini bir çizgi film kahramanıyla ifade et desem bu hangisi olurdu? Neden?
-Speedy Gonzales. Çok güçlü değil ama yine de yenilmez, çok da eğlenceli üstelik.

Gayet sıradan, ortalama bir adam olmana rağmen friendfeed'te neden olmadığın gibi davranıyorsun? (elit, zeki vb)
-Beni yanlış tanımışsın, güneşli günlerde bahçemde kriket oynayan bir ilim irfan paratoneriyim ben =)

Kendini yakisikli buluyor musun?
-Bu konuya kafa yormuyorum. Hanımlara bırakmalı...

buraya bazı soruları kendin ekliyormuşsun diyorlar doğru mu?
-Özellikle muhteviyatında iltifat olan soruları kendime soruyorum. Böyle mutlu oluyorum ben.

FriendFeed nedir sence?
-LagaLuga. Yerli versiyonunu yapacak olsaydım bu ismi koyardım herhalde.

Bugüne hafızanda yer etmiş, her daim gülümseyerek hatırladığın olay,durum yada anın var mı? Varsa anlatır mısın?
-O kadar çok var ki... Kategoriler halinde, arkadaşlar, aile, sevgililer, yalnız başıma, iş ortamları... Bir seferinde okuldan bir arkadaşın babasının cenazesine gitmiştik, topluca gittiğimiz ve arkadaşlar da hocayı takip ettiği için (ben farkında olmadan) cami'ye öğle namazını kılmaya girmişiz. Ben de topluluğa uyuyorum, kılar gibi yapıyorum... Fakat o kadar uzun sürüyor ki, dönüp yanımdaki arkadaşıma aniden "daha kaç rekat kaldı lan!" diyorum ve aniden gülme krizine giriyoruz. Elbette gıkımızı dahi çıkaramadan =) Her hatırladığımda çok gülerim ve "daha kaç rekat kaldı lan!" lafı onlarca favorite quote'tan biridir bizim için =)

Bugüne kadar yaptığın en büyük çılgınlık ne?
-Herkesin çılgınlık metriği değişir. 20 metre yükseklikteki kayalardan derinliğini bilmediğim suya atlamak, trafikte polisten kaçmak, içmemen gereken o içkiyi fondiplemek, söylememen gereken sözleri doya doya söylemek, fırtınalı havada motosiklet üzerinde yüksek hızla otoban geçmek... Daha bir çok şey var, birini seç bakalım...

Ciddi;

Karamsarlığa düştüğünde yada içinden çıkamayacağın bir durumla karşılaştığında bununla nasıl başa çıkarsın? Verebileceğin tavsiye nedir?
-Karamsarlık zaman zaman elbette oluyor ama içinden çıkamayacağım durumlar henüz olmadı şükürler olsun ki... Olursa da zamana bırakmak lazım. Karamsarlığı kolayca dağıtan bir yapım var, olayların detayları üzerinde çok fazla durmamaya gayret ediyorum, sonuca bakıyor ve ona göre hareket ediyorum. Zaten içinden çıkılmaz durum dediğin nedir ki? Zamana bıraktığında her şeyin hızla iyileştiğini görüyorsun bir şekilde...

3 yıl önce bugünlerde sen?
-3 yıl önce bu tarihlerde askerdeydim, halen acemiydim. Kariyer konusunda şu halime göre çok junior'dım. Daha saftım, daha öğrenci tadındaydım. Hırslıydım ama hedeflerim daha küçüktü. O zamanların da kendine has bir güzelliği vardı ya, ama tabi ki ASLA bugüne değişmem!

Pazarlama öğrencisine ne tavsiye edersiniz? Kendini nasıl geliştirmeli? Siz öğrenciyken bu amaçla neler yaptınız? Şimdiden teşekkürler...
-Ben yalnızca hangi alanda çalışmak istediğimi keşfedene kadar staj yapıp durdum. En güzel öğretici iş hayatıdır. Bunun dışında zihnini açmak için yabancı kaynaklı ve yerli blogları okuyabilir, trend takibi yapabilirsin. Ancak, trendlere çok fazla takılıp da iş hayatından uzak kalmamaya çok dikkat etmek gerekir. Mühim olan, bunları koşullara uygun biçimde uyarlayabilecek yenilikçi uygulamalar geliştirebilmek olmalı.

Kendinde en çok neyi eleştirirsin?
-Her ne kadar rahat gibi görünsem de, aslında en rahatsız olan kişi en çok düşünen kişidir. Bazı şeyleri hala gereğinden fazla düşünmemi eleştiriyorum. Biraz daha iplerimi salmam gerek.

Networking konusunda başarılı mısın?
-Benim networking'den anladığım, arkadaş gibi davranıp insanları moneytize etme yollarını aramak. Bu konuda başarılı değilim. Ancak iyi diyaloglarla bağlantılarımı geliştirebiliyorum.

Soyadının aileden gelen bir hikayesi var mı? Paylaşır mısın? Neden? Kumcuoğlu.
-Var. Kumcuoğlu ailesi eskiden müteahitlik yaparmış, şimdinin Ağaoğlu'nu falan düşünün, onun gibi... Tuğla ve kum tedariği yaparlarmış, İstanbul'un dört bir yanında depoları varmış. Sıkı dur, en enteresanı geliyor, şu anda Üsküdar motor iskelesinin yanındaki Beşiktaş İskelesi Kumcuoğlu Ailesi'ne ait bir iskeleymiş, denizden kum çıkaran gemiler yanaşır ve yüklerini boşaltırlar, buradan da sevkiyat yaparlarmış. Ancak, türlü anlaşmazlıklar ve aile içi sorunlardan ötürü tüm servet gitmiş. Hala çok zengin olan Kumcuoğulları var, ancak benim kendileriyle pek alakam yok. Böyle enteresan bir hikayesi vardır Kumcuoğlu soyadının.

İş hayatı dışında üye olunan dernek veya kulüpler var mı?
-Hiç bir kulüp ya da dernekle ilgim bulunmuyor. İki sebepten ötürü; 1-Bütün bunlara vakit ayırmaktansa kendim için bir şeyler yapmayı tercih ediyorum. 2-Genelde bu tip yerler hiyerarşik bir yapıda hizmet ediyorlar, benim de kendileriyle pek aram yok.

Hiyerarşik yapılarla pek aram yok demişsin...Otoriteyle problemin var mı? Hep ön planda mı olmak isteyen birisin?
-Her zaman istemem, zira bazı durumlarda ikinci, hatta üçüncü kişilerden olmak çok daha akıllıcadır. Fakat evet, anaşirst olmamama rağmen otoriteyle ciddi problemlerim var.

Sen de okuldan mezun olur olmaz havalara girdin mi? (Şu an piyasadaki çoğu çoluk çocuk böyle de...)
-Bana ne babamdan para kaldı, ne de torpille işe sokacak bir tanıdığım vardı. Benim havaya girecek lüksüm maalesef hiç olmadı.

Evde kiminle daha iyi anlaşırsın? Annen ile mi? Baban ile mi? Hani derler ya '' Arkadaş gibiyiz''diye sende de öyle bir durum var mı?
-Babamı küçük yaşta kaybettiğimden ötürü böyle bir opsiyonum pek bulunmamakta. Fakat annemle gerçekten arkadaş gibiyizdir. Bazı durumlarda kendisinin mentoru haline geldiğimi bile söyleyebilirim.

Geçmiş ve gelecek senin için ne ifade ediyor. Açıklar mısın?
-Geçmiş demek, tecrübe demek. Gelecek ise fırsat... Geçmişe bakıp pişmanlık duyulmaz ya da hayıflanılmaz, yapılan doğrular ve hatalar tartılır. Geleceğe bakarken de karamsarlığa ve endişeye yer verilmez, "nasıl daha iyi hale getiririm"e odaklanılır bende.

Tek kelimeyle özetlemen gerekseydi kendini, o ne olurdu?
-En zor soru bu oldu ya. Cevap veremiyorum. Kendimi yeteri kadar tanımadığımdan olabilir.

Tezini bitirebileceğine gerçekten inanıyor musun?
-Aslında, konu artık o kadar ilgimi çekmiyor. Business environment'dan uzakta bir sürü saçma sapan insan iletişim ve pazarlamanın merkezine sosyal medya'yı koyuyor. Oysa, onlarca tool'dan yalnızca birisi bu. Sıkıldım o yüzden konudan. Üstelik, çok meşgulüm! Tez demeyin bana...

Peki neden herkesin ağzında "sosyal medya" dır gidiyor?
-Keşfedilmemiş, bakir, rantı bol... "Hazır kimseler anlamamışken elimden geleni yapayım. Gerçek profesyoneller buraya gelmeden şanımı yürütemezsem yaşama şansım pek olmayacak". Bilmem anlatabildim mi?

Günümüz ekonomik şartlarını da düşünerek; kariyer planlaması vaad etmeyen bir yerde çalışmak mı yoksa işsiz kalmak mı?
-Ne olursa olsun öncelik "tecrübe kazanmak" olmalı. Kazanılmıyorsa bile bir şekilde rölanti halinde, meşgul olmalı insan. Motoru stop ettirmek iyi bir fikir değil.

Şu ana kadar çalıştığın yerlerde öğrendiğin en önemli şeyleri birer cümleyle yaz desem...
-Günün sonunda alkışları toplamanın değil, "başardığını" bilmenin gizli tatminini yaşamayı öğrendim. Gittiğim yerlerde iş yükünden gocunmayıp bunu gelişim için fırsat görmeyi öğrendim. Son olarak da, bir şey yanlış gittiğinde mazeret bulmak ve sorunun nereden kaynaklandığını çözmek yerine "durumu nasıl hızlıca düzeltebiliriz" üzerine odaklanmayı öğrendim. Kötü yönetici nasıl olunur, bunu da öğrendim. Bunların hepsini çalıştığım yerlerde öğrenmeme rağmen, -olumsuz örnek hariç- birlikte çalıştığım insanların hiç birinden öğrenmediğimi de belirtmek isterim.

İnsanlar plan yapmaya çok vakit harcadıkları için aksiyon alamıyor olabilirler mi?
-Kararları denize atlamak gibi, plan yapmayı ise iskelenin ucuna kadar gelip suyun soğuk olduğundan endişe etmeye, derinliğini anlamaya, akıntılı olup olmadığını anlamaya çalışmaya geçirmek gibi düşünün. Böyle bir durumda ya birinin bizi itmesini, ya da cesaretimizi toplamayı ve suya girmeyi bekleriz. Oysa suya bir kere girince ne kadar gereksiz zaman kaybettiğimizi anlarız.

Kariyer planın?
-Gerçekten, hiç bir planım yok. Sadece işimi iyi yapmaya ve çalıştığım yerlerde anlamlı değişimler yapmaya odaklanıyorum. Sanırım bu plansızlıkla her şey daha iyi gitti.

Sakar mısın? Bugüne kadar yaptığın en büyük sakarlık ne?
-İlk stajımda büyük iş başarmış olmak için supervisor'ıma sormadan öğlene kadar fatura girdim ve çıktılarını aldım. Sunduğumda faturaların tarihlerinin olmadığını ve bir balya faturanın çöpe gitmesi gerektiğini söylemişti. Epey utanmıştım.