20 Ağustos 2009 Perşembe

İlk görüşte aşk

"O'nu çok sevmedin galiba" diye sordu arkadaşım...

Anlatmaya başladım...

O'nu da sevmiştim bir zamanlar...
Fakat, aramızda bir tutku, bir kıvılcım hiç bir zaman olmadı. Biraz zorunlu, biraz da alışkanlıktan ötürü bir birliktelikti zaten bizimki.
Bunda onun mu, benim mi kabahatim var bilmiyorum.
O sakinliği severdi, ben adrenalini... O "önce sevgi" derdi, ben "önce tutku".
Günün sonunda birlikte aynı eve giriyorduk belki, ama bu zıtlıklarımız yüzünden birbirimize karşı isteğimiz kalmamıştı. Aynı hisleri paylaşmadıktan sonra, aynı ortamda olmanın ne değeri var ki?
Zaten son zamanlarda kendisiyle fazla da görüşmemeye başlamıştık. Canımı sıkmamaya karar verdim, yollarımızı ayırdım ve akışına bıraktım.

Sonra... Kızıl'la tanışınca herşey değişti. Uzun zamandır hissetmediğim şeyleri onda hissetmeye başladım. Yasak aşk'ın çekiminden olsa gerek, belki ilk kez aşık olduğumu düşünmeye başladım.
Kıskançlık, emek, özveri, sahiplenme, ihtiras...
Onunla tutku dolu zamanlar geçirdik.
Kimi zaman birbirimizi incittik, kimi zaman birlikte bir şeyleri başardık, kimi zaman da yüksek dozda heyecanlı anlar yaşadık.
Her yere birlikte gittik, ellerim, birlikte olduğumuz süre boyunca ellerini hiç bırakmadı. Ona dokunmayı, kokusunu hep özledim.

Bu tutkuya rağmen, her ilişkide olduğu gibi bir süre sonra ateşimiz söndü. Ona karşı isteğim azalmıştı, ama yaşadıklarımızın hatrına ona olan sevgimi hep canlı tutmaya çalıştım.


Ve bir gün, hiç beklemediğim bir yerde, hiç beklenmeyen zamanda karşıma çıkan o esmer...

Benim aklımı başımdan alan ve son günlerde kendisinden başka hiç bir şey düşünememe sebep olan da bizzat kendisidir.
Görüntüsü, ses tonu, duruşu... Ona bakması dahi beni baştan çıkarıyor, onu düşünmek karnımda kelebekler uçuşmasına sebep oluyordu...
Bana hissettirdiklerini herhalde hiç bir kelimeyle tarif edemem.

İlk görüşte aşık oldum ona.
Aklımda ona sahip olmaktan başka hiç bir şey yoktu.
Ne yaptım, ne ettim, elimden geleni ardıma koymayarak ona sahip olmayı başardım.

Daha önce hiç böylesini yaşamadığımı, ona sahip olduktan sonra anladım.
Sesini her duyduğumda heyecandan deliye dönüyor, dokunacağım zaman ateş basıyor, her gördüğümde nazar değmesin diye dualar ediyorken buldum kendimi...
O esmer'le her sabah ve her akşam tutkularımızı paylaşıyor, adrenalini artırıyor, aşkımızı perçinliyoruz...

Seni seviyorum.

5 Ağustos 2009 Çarşamba

Kişilerarası CRM'sel...

Hiç cevap vermediğiniz halde her sene kandil mesajı atan arkadaşlarınız/tanıdıklarınız var mı?

Bu durum beni sinirlendirmese de ciddi ciddi düşündürüyor. Senede 5 kere aynı kişilerden benzer metinleri alıyorum. Hiç bir seferinde cevap yazmadığım gibi, mesajı da okumamın ardından derhal siliyorum.

O zaman niye her seferinde SMS'le kandil kutlaması?

Bir de aile büyüklerine (dedelere, anneannelere) SMS'le aynı mesajları göndermek var ki...
İnsanların gözleri zaten zor görüyor, telefonu ancak kullanabiliyorlar.
Söz konusu mesajları torunlarına okuttuklarında zaten bir sonraki kandil gelmiş oluyor.

Madem teknolojiye uyduk...
"Amin yaz, 3540'a gönder, duaların kabul olsun" diyorum.