21 Ekim 2007 Pazar

Kurşun

Hiç elinize bir silah aldınız mı?
Silah derken, öldürmek için, özellikle insan öldürmek için yapılmış olanları kastediyorum. G3 gibi...

Askerlik yapana kadar elime hiç silah geçmemişti. Yalnızca su tabancası ve bilgisayarda oynadığım First Person Shooter tarzı oyunlar ile sınırlı olan silah tecrübem, askerlikle başladı (ve son buldu).

Çok iyi bir atıcı olduğumu bilmiyordum. Kışlada hijyen sorunlarından dolayı lens kullanmadığımdan, soğuğun ve yağan yağmurun altında, gözümdeki gözlüğün de handikapıyla başarısız olmam gerekirken, attığım hiç bir atışı kaçırmıyordum. O zamanlar, yalnızca tahtaya mermi sıkıyordum. Her seferinde de o tahtada birbirine yakın 3'er tane delik açıyordum.
Ta ki, G3 piyade tüfeğinin bir insan üzerinde yapacağı tahribatı profesyonel bir askerin ağzından duyana kadar.

"Tetiğe bastığın anda, daha mermi namludan çıkmadan silah içerisindeki yivler, mermiye dönme etkisini yaratır. Mermi namludan 800 m/s gibi bir hızla çıkar ve dönerek hedefine ilerler, etkili menzili 800 metredir, ancak bana soracak olursanız 1500-2000 metreden de bir insanı rahatlıkla öldürebilir çünkü azami menzili 4000 metredir. Etkili menzil içerisinde mermi hedefe varırsa, önden 3 cm arkadan ise kocaman bir delik açarak vücudu terk eder. Mermi ilerlerken döndüğü için iç organlarını da paramparça eder ve hedefe yaşama şansı bırakmaz..."

Bu açıklamayı duyduktan sonra elimdeki ölüm makinasına daha da saygıyla yaklaştım. G3'üm olmadığı için evimi terörist saldırısına karşı savunmakta zorlandığım bir kabus bile gördüm.

Atış yaparken hiç bir şeyi düşünmeyin derler. G3'ün yarattığı tahribatı öğrendikten sonra atış yapmaya daha az hevesli oldum. Attığım mermilerin havada giderken çıkardığı öfkeli çığlığı, her seferinde bunun gerçek bir hedefe sıkılmadığı için şükretmeme sebep oldu.

Bugün yaşamı ve ölümü yine düşündüm.
Kendimi düşündüm, doğu'da olabilir, orada görev yapıyor olabilirdim.
Bir hayatım var, bir ailem, beni seven bir insan, benden beklentileri olan diğerleri. Dostlarım, arkadaşlarım, tanıdıklarım.
Bir geçmişim var, eğitimim, öğrenimim, kariyerim.
Hedeflerim var, isteklerim, beklentilerim, umutlarım.
Hepsini, nereden geldiğini bilemeyeceğim tek bir kurşun ile terk edebilirdim.
Bunun hesabı kime kesilirdi o zaman? Kim suçlanırdı? Kime kızılır, kime bağırılırdı?
Bu soruların cevabı belli değil ama, kime ağlanırdı? sorusuna, bana diye cevap verebiliyorum.

Bugün ve daha önceden kaybettiğimiz genç arkadaşlarımız, bu vatanın evlatları için durum aynı. Onların da geçmişi, beklentileri ve umutları vardı, onların da sevenleri, bekleyenleri vardı, onlar da bir gelecek kuracaklardı kendilerine.
Yaşama fırsatı verilseydi.

Bütün hepsine son veren ve büyük acıları başlatan, bir kurşun.

Bir tahtaya bile kurşun sıkmak zor iken, bu kadar kolay mı kurşun sıkabilmek 19 20 yaşındaki çocuklara?
Bunu yapabilecek köpekler için umut ettiğim tek şey, kendilerine yakışan cezaya bir an evvel sahip olmaları.

Ruhları şâd olsun, ailelerine sabır, tüm halkımıza da selâmet diliyorum.

18 Ekim 2007 Perşembe

Yeni eğilim







Bir süpermarket'in çok satanlar listesi.

11 Ekim 2007 Perşembe

Pilesentablal





Ömrümü yediniz ömrümü.

7 Ekim 2007 Pazar

Biz gömüyoruz, onlar yine yüzeye çıkıyor...

Şu BBG... Yine başladı, eskisi gibi izleyeni, seveni, takip edeni olmasa da var mı, var.
Keşke diyorum, şu Öykü Serter'i ısıran köpek komple, ısırmak yerine yutsaydı da bunlar başımıza gelmeseydi. Belki de hayvan başımıza gelecekleri önceden tahmin ettiğinden ısırmıştır, kimbilir?

Ben şu Doğa adındaki sürekli smokin giyen ve cins bir ses tonu ile karşısındaki insana gerizekalıymışcasına hitap eden ufaklıkla bozdum kafamı aslında. O öyle sinir vaziyette konuşurken, canım yüzüne nasıl bir yumruk patlatmak istiyor anlatamam...

Türkiye'm şu gereksiz insanları unuttu dedik tam, unutturmadılar, niyetleri de yok herhalde...